10 Ağustos 2014 Pazar

BOYKOT !

Bugün yine tayyip gitsin diye egemen sınıfların oyununa gelen kitleleri
ve sözde sosyalistleri görüyoruz.Tarih boyunca mevcut iktidarı devirmenin yolunu
sadece sandık olarak lanse eden egemen sınıfların gösterdiği yol doğrultusunda
her seferinde sandığa kadar sokak devriminden bahseden insanların seçim zamanı
düzenleşmiş soldan birini göstererek buyrun bizim kurtuluşumuz bu diyerek halkı
seçeneksiz bırakmaktan başka işe yaramadıkları gibi devletin istediği onların savaş
anlayışıyla onlarla savaşmaya çalışmaktadırlar.oysa bize tarih çok kez göstermiştir ki
mevcut iktidar sorunun odağı olmadığı egemen sınıfların her seçim sonrası kendi içinden
yeniden bir halk düşmanı yeniden düzene,oligarşiye hizmet edecek insanları çıkardığı
değiştirilmesi gerekenin iktidarların değil sistemin olduğunu göstermiştir.Bu yüzden
aslında seçimlerdeki adayların önemli olmadığını kendi ağızlarından da duyabilir her
birisinin kime verirseniz verin ama sandığa gidin çağrısı yapmaları halkları uyutmak
halkları kendi savaşlarında kendi yapacaklarını onaylatmaktır .Gerçek devrimciler ise
sandıkta sorunun çözümü arayacağına bize tarihin ve önderlerin öğrettiği gibi devrimin
sadece halk kurtuluş savaşı ile gelebileceği sadece halkın çıkarları doğrultusunda
hareket edip oligarşi ile uzlaşmamak olduğunu yolumuzun gerekirse ÇAYAN lar gibi ilk
kurşunu yiyip ölüp ama yenilmemeyi gerektirmektedir.Deniz gibi asılmayı ama yolundan
dönmemeyi, İBO lar gibi işkencelerde parçalanıp teslim olmamayı gerekmektedir.Bu
örneklere rağmen bugün sosyalizm nidası ile sandık çağrısı yapmakta ne kadar absürt
ne kadar gülünç durumdur ki yine sosyalizm naraları adı altında egemenlerin oyununda
meze olup egemenlere FEDA olan gerçek devrimcilere de oy kullanmadıkları için yaftalama
yapmaktan da geri kalmıyorlar.Ve halk kurtuluş savaşı doğrultusunda barizçe açıktır
ki egemen sınıfların emperyalistlerin istediği yol sandık yoludur onların istedikleri
yol anlam kargaşası yaşayan kitleleri defarmasyon a uğratıp doğru tahlil yapmalarını
engellemek ve kendi savaşlarına çekip ileride yapacakları katliamların halka onaylatmakdan
başka bir şey olmadığını devrimciler olarak biliyor ve sandık değil silahın sıcaklığını
ile kavganın daha da büyütülmesi ÖNDERLERİN emanatini sandığa sığdırmamak olduğunu iyi kavramalı ve uygulamalıyız..


21 Mart 2014 Cuma

NE YAPMALI


Günümüze baktığımızda bir gezi parkı sürecinden çıkmış akp iktidarı ve
 buna rağmen dediğim dedik astığım astık giden bir başbakan var.
Bunu neye bağlayabiliriz öncelikle Türkiye literatürüne baktığımızda genelde
sağ-muhafazakar partilerin iktidara bazende kendini sol diye tanımlayan oysa
merkez sağa kayık liberal sosyal demokratlar eşliğinde koalisyonlar olduğunu
görürüz. Nitekim 2002 seçimlerinde iktidar partisi olarak çıkan ve cemaatle
yakınlığını bilinen Akp iktidarı ile cemaatin ayrılışı bildiğimiz üzere 2004 mgk
kurulundaki başlıklara uzanıyor. O başlıklardan biri şöyle idi
 “Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler”
adı altında Erdoğanın tek başına iktidar olma isteği ancak henüz tabanına
 güvenemediği gerekçesi ile 2004 te cemaate çekemediği resti günümüzde
artık iki tarafın birbirlerine karşı inanılmaz laflar söylenmekte ve birbirinin
 pisliklerini ortaya dökmekte hiç çekinmemektedir. Bizler aslında iki tarafında
ne bok olduklarını biliyor ne akp ne cemaat diyoruz ancak önemli sorun şu ne yapacağız ? . Akp iktidarı kendini yıkılamaz sanıyor ve tabanına o kadar çok
 güveniyor ki bugün kendi tabanı haricinde ki herkesi karşısına almış durumda
ve seçimlere gidilirken bu sabah sırf kendi pisliklerini ört pas etmek için  twitteri engelleme ye başvuracak özgüveni kendinde bulabiliyor.Nitekim biz
Marksist-Leninist ler bu oyunları pislikleri en başından bildiğimiz için ne
 yaptıklarına yada ne yapacaklarına değil ne yapmalı sorusuna odaklanmamız
 gerektiği kabullenmeliyiz.Bu durumda Karşımızda ana muhalefet partisi iktidara gelebilmek uğruna cemaatçi sarıgülü aday gösterip cemaati kendine çekme
 anlayaşını güdüyor. Ankaradan mhp geleneğinden gelmiş bir şahsı aday
göstererek sağ oyları da alabilmek adına solcuların oyunu elinin tersiyle
 itmiş ve sol kısmı resmen tanımamakta ve sadece liberal-sosyal/demokrat lar ile
yoluna devam etmek iktidar olma uğruna her türlü taklayı atabilmektedir.
Bugün sol içindeki seçime çağrı yapan TKP partisi de ulusalcı şovenist oportünist tavrını göstermiş direniş içinde erken seçim çağrısı ile bildirgelerini okuyup
dağılmış bir partiyemi oy verelim ?
Bir başka sol partiye baktığımız da HDP-BDP yapılanmasını görüyor
türkiye partisi olma ve türkiye solunu ve gezi sürecini toparlamak adına
 HDP yapılanmasını görüyor ve içinde Ertuğrul Kürkçü gibi şahısların olduğunu görüyoruz.Oligarşi ile masaya oturmuş Ankaradan yetmez ama evetçi bir aday
 gösteren içinde ufuk uras gibi insanlarında bulunduğu parti ;
Bu partiye oy vermelimi altarnatif yol HDP mi ?

Ve biz Marksist-Leninist ler olarak aslında yerelde hem TKP hem HDP hemde ÖDP,HALKEVLERİ yada diğer oluşumların gösterdiği SOL adaylara destek verebiliriz.Ancak bizim tavrımız sadece sabah kalkıp oy atmakla olmamalı
gezi parkı ateşini canlı tutmalıyız.Biz biliyoruz ki oligarşinin istediği sandık
yolunda A parti gidip B partinin geldiği bir düzen halkın kurtuluşu değil nitekim
 bunu yıllar bize göstermiştir.80 darbesinde sonra kabuğuna çekilen
95 olaylarına rağmen kıvılcım yaratamayan türkiye solunun ve
Türkiye Marksist-Leninistlerin gezi parkı ile kabuğundan çıktığını geçen 8 aylık
süreçte alanlara döküldüğünde nasıl etkiler yapabildiğini ve iktidarı nasıl
korkuttuğunu hep birlikte gördük. Daha geçtiğimiz günlerde gezi parkı
 direnişinde hayatını direnmeye adayan 15 yaşında bir fidanımızın
BERKİN ELVANIMIZIN cenazesi olmuş ve sadece istanbulda 2 milyon kişinin
bir cenazaye katıldığını ve o gün tüm ülkenin vicdanlı SOLDUYULU insanlarını
sokağa dökmüş oligarşiden diktadan hesap sormuştur.Ve ülke
Marksist-Leninist lerin yürüttüğü eylemlerde gücümüzü tekrardan görmemizi
 sağlamış ve kıvılcımın devam ettiğini tüm ülkeye göstermiştir.
O günlerde ve bugünlerde de bize devam SAĞDUYULU olun evinize
dönün sokağa çıkmayın oyunuza güvenin naraları atılmaya devam etmekte MAHİRLERİN DENİZLERİN KAYPAKKAYALARIN MAZLUM DOĞANLARIN
 emanetini sandığa gömmemizi istiyorlar oysa biz SOL MARKSİST-LENİNİST
insanlar buna kulak asmamalı devrim yolunun sokaktan geçtiğini biliyoruz.
Ve 31 Mart günü seçimlerden akp nin zaferi ile sağlanırsa bizi tekrardan sıcak
bir Mayıs ve Yaz ayları beklemektedir.Belkide oluşacak kaos ortamı ve
 ekonomik buhranlar sonucu bir devrim görebiliriz ve buna hazırlıklı olmalıyız.
Marksist-Leninistler evinde oturmamalı çalışmalı sokağa çıkmalı ve kitlelere
 ulaşmalı sokakta birleşmeli ve devrime giden yolun SANDIK değil sokak
 olduğunu herkese anlatarak ortak bir komite oluşturup Marksist-Leninist
 devrimi yapabilmeliyiz.





                                   








19 Mart 2014 Çarşamba

MARJİNALLEŞME

Mevcut metropoller de hızla yayılan ve gençliği hızla etkisi altına alan kapitalizmin bir getirisi olan tüketim alışkanlığı mevcut ekonominin bireye yetmemesi var olan ekonomik durum ile kendini toplumsal ve arkadaşlar çerçevesinde yer edinmeye harcamak ne yazık ki günümüz de Marksist-Leninist gençleri de vurmuş halkın gözünde meşru görülmeyen tavırlar ve giyimler söz konusu olmuş ve yine halk karşısında marjinalleşmeye yol açmıştır sadece örgütsel bazda değil bireysel bazda da marjinalleşmeye yozlaşmaya deformasyona uğrayabileceğini anladığımız bu yıllarda halk savunmasını halk sorunu halk ekonomisinden bi haber komünist gençlerin yol açtığı marjinalleşme ve indirgediği arkadaş çevresi örgütler içerisinde hızla yayılmakta ve halk için savaş veren insanların halkla kopuk ayrı bir düzen içinde kavrulmasına yol açtığını görüyoruz.
.Mevcut kapitalist sistemde komünist insanlara en çok eleştirilerin geldiği nokta kişisel mülkiyeti yok etmeye yönelik sözler sarfedip özel mülkiyetin esiri olmanın açtığı durumlar ve bu durumları yok etmek mümkün değildir bu eleştiriler süre gelen zarf daki tüketim alışkanlığını minimuma indirmekle çözülebilir.Kapitalist sistemde zaten tamam ile sosyalist hayat biçimi yaşamak mümkün değildir.Bu sebep iledir ki her sosyalist birey mevcut alışkanlıklarından vazgeçip tüketimini minimuma indirmekle mükelleftir.Bunu yapmayıp daha çok tüketim nida larıyla ortalığa dökülen komünist gençler ise marjinalleşmeye boyun eğmiştir. Bu durum aslında oportünist insanların da örgütler içerisinde nasıl ayırt edilebileceğini tüm çıplaklığı ile gösterebilmektedir. Dava ve Teoriden yoksun insanların bu gibi durum ve eğilimlerde bulunması normaldir normal olmayan ise Marksist -Leninist davasını benimsemiş tüzüğüne koymuş örgütlenmelerin bu durum karşısında birşey yapmamakla birlikte kendi örgütsel yönetim ve yürütmesini de daha çok kitleye ulaşabilmek adına yumuşatıp burjuvazi ye kayış görülmüştür. Bu durum aynı zamanda aynı davayı güden örgütlenmelerin birbirine düşman olmasına ve daha çok ayrışmaya yol açıp burjuvanın yoksul halklar ve örgütler üzerinde ki etkisi ve baskısı artmaktadır.
 Bu deformasyon a uğrayan kitleleri ve bireyleri ancak ve ancak doğru teorik bilgiler ile önüne geçilebilir.Nitekim MAHİR ÇAYAN
"Aren oportünizmin niteliği" "Revizyonizmin Keskin kokusu 1-2 " de bunlara deyinmiş ve türkiye coğrafyasının özelliklerinin getirilerini tüm çıplaklığı ile ortaya koymuş ve bu oportünistler ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin yollarını da açıkça ifade etmiştir ;

 "Oportünizm, çeşitli kılıklara bürünerek sosyalist hareket içinde ortaya çıkar. Oportünizmin kılığını, o ülkenin ekonomik ve sosyal bünyesi, gelişme derecesi -gelişme derecesi ile kopmaz bağları olan- proletaryanın politik bilinç ve örgütlenme düzeyi, dolayısıyla ülkenin içinde bulunduğu devrim aşamasının niteliği belirler. Kısaca denirse, dünyadaki ve ülkedeki hakim ve tali çelişkilere göre oportünizm biçimlenir, kılık kıyafetini ayarlar. Hangi devrim süreci içinde olursa olsun, hangi kılığa bürünmüş olursa olsun oportünizmin değişmez özelliği ideolojik mücadeleden kaçmaktır. Oportünizmin panzehiri ideolojik mücadeledir. Oportünizm devrimci teorinin karşısına hiç bir zaman açıkça çıkamaz"

-Aren Oportünizmin Niteliği. kitabından alıntı.


-Veysel Odabaşı




                                                






18 Mart 2014 Salı

Marksist-Leninist örgütlenmelerin en büyük sorunu olarak günümüz konjonktürü ne "uygun hareket" etmek sözünün arkasına sığınıp mevcut kitleleri burjuvazinin izin verdiği yere kadar eylem yapıp onların istediği yere kadar siyasi fikirlerini kitlelere aktarmak bunun akabinde ulaştığı kitleyi defarmasyona uğratmakta ve pratikte Marksist-Leninist ideolojinin öngördüğü bürokrasinin gelişmediği yerde silahlı mücadele anlayışına yaklaşmadıkları gibi rejim koruyucularından alandan kaçmak gibi trajikomik görüntüler çıkarmakta ve bu oportünist kişiliklerin DEVRİMCİ kılığı altında davası uğruna silahlı mücadele de nefer olmuş insanları aşağılayacak noktaya ulaşan sözleri Günümüz Türkiye sinde Marksist-Leninist hareketin artık söndüğünü bunun yerine kendilerine Marksist-Leninist devrimciyim bile diyemeyen sadece SOL cuyum demekle yetinip örgüt olarak bi tarafta seçim çalışması yapıp bir tarafta oligarşi ile pazarlığa oturup seçim çağrısı yapmaya kadar indirgendi.Bu hiçbir gerçek Marksist-Leninist insanı umutsuzluğa sokmamalı ancak bu duruma sessiz durup çatışmadan uzak kalmak anlamına da gelmemeli aksine daha çok haykırıp kitlelere ulaşmak ulaştığı kitlelerin teorisini "pratik" yola koymalı ve hakkımızı,emeğimizi sömürenlere karşı bir de türkiyeden darbe indirmelidir.

Veysel Odabaşı.